
Başbakan Başka Ülkede mi Yaşıyor?
Değirmendere’de ikamet eden sevgili şair arkadaşım İhsan Sönmez’in kızı Özlem’in geçen çarşamba günü ölümü, şok etkisi yaptı üstümde. Çok acı bir genç ölümdü bu. KOÜ Tıp Fakültesinde tedavi..
Başbakan Erdoğan, öyle açıklamalar yapıyor ki bazen, anlamakta güçlük çekiyorum. Hatta, Başbakan kendini başka ülkede mi sanıyor, diye içimden geçiriyorum. İşte, Erdoğan’ın o sözlerinden biri:
“Şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Eskiden, mutlu bir azınlık, küçük bir azınlık kazanıyor, millet ise sadece izliyordu. Birilerinin işi yolunda gidiyor, tıkırında gidiyor, millet ise her seferinde kaybediyordu… İşte biz bu kısır döngüyü kırdık…”
Bu sözleri Başbakan söylüyor. Düpedüz göz boyama bu. Anlayana tabii ki. Eskiden mutlu azınlık vardı, şimdi yine mutlu azınlık var. Eskiden küçük bir azınlık kazanıyor, millet sadece izliyordu; yine aynı durum var. Eskiden birilerinin işi tıkırında gidiyor, millet kaybediyordu; yine millet kaybediyor.
Aklımı yiyeceğim, diye bir söz var ya; işte tam öyle: İnanın aklımı yiyeceğim. Bu milletin yaklaşık yüzde 40’ı kuzu kuzu bu sözleri dinliyor ve “hayır, yanlış” diyemiyor. Seçimde mi diyecek yoksa? Bakalım, göreceğiz o günleri de.
Belki de bu milletin yaklaşık yüzde 40’ı çok mutlu, kazanıyor ve işi tıkırında da benim haberim yok.
Düşüncelerimden daha ağırını Türkiye Partisi (TP) Genel Başkanı Abdüllatif Şener dile getiriyor. İçinde yanlış olmayan söz, Başbakan Erdoğan’ınki değil, Şener’inkidir. Merak ettiniz değil mi? İşte, Şener’in değerlendirmesi: “Türkiye’de ne olup bittiğini öğrenmek istiyorsak; bu ülkede hâlâ en çok parayı kim kazanıyor? sorusunun cevabını öğrenmemiz gerekiyor. Bu ülkede en çok iki kesim para kazanıyor. Birincisi yandaşlar. Devletin bir liralık işini 5 liraya alıyor, yüzde 500 para kazanıyor. Var mı yüzde 500 para kazanan? İkinci kesim ise yandaşlarla dirsek temasında olan yabancılardır. Yabancılar ile yandaşlara para kazandıran ekonomik çark gece gündüz dönüyor. Bakınız, bankalar kriz döneminde Cumhuriyet dönemin en fazla kârını elde ettiler. Neden biliyor musunuz? Bankacılık sektörü yüzde 50’ye yakın yabancılaştı da onun için. Telekom’un 2 yıllık kârı satış fiyatına denktir.”
Ne diyelim artık. Seçim yaklaşıyor. Artık uyansın Türkiye!
İhsan Sönmez ve Ailesine Başsağlığı
Değirmendere’de ikamet eden sevgili şair arkadaşım İhsan Sönmez’in kızı Özlem’in geçen çarşamba günü ölümü, şok etkisi yaptı üstümde. Çok acı bir genç ölümdü bu.
KOÜ Tıp Fakültesinde tedavi görüyordu Özlem. Hastalığıyla mücadelesinde ellerinden gelen her şeyi yapan KOÜ Tıp Fakültesi Hematoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Hacıhanefioğlu ve ekibine, üstün çabalarından dolayı, teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Sözün bittiği yerdir bu nokta. Değerli arkadaşım sevgili İhsan Sönmez ile ailesine sabır ve güç diliyorum. Sonsuza yolculuğunda ışıklar içinde olsun Özlem kızımız.
HAS Parti ve SP Hakkında
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un HAS Partiyi kurmasına neden olan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın SP’deki genel başkanlık seçimini kazanması, Numan Kurtulmuş’unsa bu seçimi kaybetmesidir. AKP’ye karşı, sağ düşünce içinde sağlam bir muhalefet oluşacakken, Erbakan SP genel başkanlığına gelip bunu engellemiştir.
Bu durum, doğal olarak, en çok AKP’nin işine yaramıştır. Bu nedenle, AKP’den hemen bir ödüllendirme gelmiştir. Şöyle ki: Cumhurbaşkanı Gül’ün de yargılandığı “Kayıp Trilyon” davasından hapis ve para cezası alan kapatılan RP’nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve ceza alan parti yöneticilerinin para cezası da “yeniden yapılandırıldı”. Buna göre Erbakan ve arkadaşları, faiziyle birlikte 12. 5 milyon lirayı bulan borcu yerine en fazla 1 milyon lira ödeyecek. Yeniden yapılandırma kapsamında Erbakan, borcu 18 aylık taksitlerle ödeyebilecek.
Diyeceğim o ki Necmettin Erbakan, Numan Kurtulmuş’un yükselişini engellemiş, sonunda da ödüllendirilmiştir. Numan Kurtulmuş yükselseydi ne olacaktı? Bundan zararı en çok AKP görecekti.
SP’nin geleceğini düşünürken ANAP ve DSP geliyor önce akla; özellikle de DSP. Falcılık yapmak doğru değildir kuşkusuz; ama HAS Partinin SP’den birkaç adım önde gittiğini görmek de falcılık olmasa gerek.
Eliz Edebiyat’ın 26. Sayısı
Aylık dergi olan Eliz Edebiyat’ın Şubat 2011 tarihli 26. sayısını (24 sayfa) okudum geçen hafta sonu.
Bu sayının şair ve yazarları: Adil Abacan, Şaban Akbaba, Rahmi Ali, İlkay Aşık, Serdar Aydın, Burak Çağlayan, Nuri Demirci, Özlem Tezcan Dertsiz, Ferit Durmuş, Hasan Efe, Aysel Ekiz, Melih Elhan, Serkan Engin, Ahmet Günbaş, Hilmi Haşal, Roza Boyanova / Fani İnceva, Ali İpek, Hilal Karahan, Cihat Kemal, Ömer Kemiksiz, Nevin Koçoğlu, Emel Marşan, Halil İbrahim Polat, Samim Sadık / Halûk Cengiz, Önder Sarıoğlu, Mehmet Sarsmaz, İlyas Tunç, H. Hüseyin Yalvaç, Halime Yıldız.
Dergiye yazı göndermek ya da sürdürümcü olmak isteyenler, derginin elektronik adresine ([email protected]) yazabilirler.
El yazısı ile yazılan kapak şiiri bu sayıda Şeref Bilsel’e ait. Genç şairlerimizden Filiz Göğer’in iki nitelikli şiiri yayımlanmış dergide. Bu genç arkadaş izlenmeli bence. Bu kısa tanıtma yazısını Filiz Göğer’in çok beğendiğim bir şiiriyle noktalamayı uygun görüyorum:
BOZGUN YAŞINDA
Ben çok dinlendim anne karnında
Yorulmak nedir bilmem
Açılın henüz vardım aranıza
Döküldü kahvelerin köpükleri
Çünkü ben taşırdım yüreğini ateşin
Öptüm sardım kalbime
Kırık bir zarla daldım geceye
Kazanmak değil ki amacım
Ben çok uyudum kuşkunun kanında
Durmak nedir bilmem
Öyle bir hışımla çektim ki ağzımı
Bütün yakınmalarım avucunda zamanın
Ben dünyanın bozgun yaşında
Siz kavgaya adam çağırın
Ben kavganız olmaya geldim!
Filiz GÖĞER
Fıkra
Başhekim bir gün akıl hastanesinde hastaları ziyarete çıkar. Bir köşede hastaların kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve dayanamaz, sorar:
- Söylediğiniz her rakamdan sonra neden gülüyorsunuz?
Hastalardan biri yanıt verir:
- Bildiğimiz bütün fıkralara numara verdik. Beş dediğimiz zaman, beş numaralı fıkra
aklımıza geliyor, gülüyoruz. Sekiz dediğimiz zaman, sekiz numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz.
Başhekim:
- Bir de ben söyleyeyim o zaman. Altı.
Hastalarda çıt yok.
- Yedi.
Hastalarda çıt yok.
- Ben söyleyince niçin gülmüyorsunuz?
Akıl hastalarından biri yanıt vermiş:
- Anlatmadan anlatmaya fark var.
HHH
Bizim Temel bir trende makinist. Yine bir gün normal seferini yaparken, rayların üzerinde bir çocuğun oturduğunu görür. Birkaç defa korna ile ikaz eder; ama çocuk yerinden bile kıpırdamaz. Temel düşünür: Çocuğa çarpsam bir kişi ölecek, treni raydan çıkarsan dört yüz kişi… Çocuğa çarpmaya karar verir.
Ertesi gün gazetelerde bir haber: “Tren kazasında 401 ölü var.”
Temel kazada ölmemiştir. Temele sorarlar:
- Nasıl oldu?
Temel:
- Ben çocuğa çarpmaya karar verdim; ama çocuk raydan çıktı.
Sağlık
Kola üretiminde yaygın olarak kullanılan, kimyasal olarak yoğunlaştırılmış bazı karamel gıda boyalarının kansere neden olabileceği ve yasaklanması gerektiği öne sürüldü.
Koladaki karamel kanser nedeni KOLA üretiminde yaygın olarak kullanılan, kimyasal olarak yoğunlaştırılmış bazı karamel gıda boyalarının kansere neden olabileceği ve yasaklanması gerektiği öne sürüldü. ABD’li tüketici hakları grubu Kamu Yararına Bilim Merkezi (Center for Science in the Public Interest CSPI) tarafından yapılan açıklamada, saf karamelin eritilmiş şekerden yapıldığı, ancak gıda boyamada kullanılan iki diğer türün kimyasal amonyak içerdiği ve hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda çeşitli kanser türlerine neden olan bileşimler ürettiği belirtildi.
HaberTürk’ün haberine göre; CSPI, Gıda ve İlaç İdaresi’nden, koyu renkli diğer alkolsüz içeceklerde de kullanılan amonyak içeren karamellerin yasaklanmasını istedi. Dünyanın bir numaralı kola üreticisi Coca Cola ise kullandığı karamelin kansere neden olmadığını açıkladı. Şirket açıklamasında, kendi ürettikleri koladaki renklendirmenin pişerken ‘kararma reaksiyonu’ ile oluştuğunu ve bunun çeşitli yiyecek ve içeceklerde de bulunduğunu belirtti. CSPI, şeker ve amonyak arasındaki kimyasal reaksiyonun kanserojen madde üretebildiğini ve bunun da binlerce kanser vakasının nedeni olabileceğini belirtti. Amerikan Meşrubat Birliği ise, CSPI’nın açıklamasının ‘korkutma taktiği’ olduğunu iddia ederek, karamel gıda boyasında bulunan bileşimlerin insanlarda kansere neden olduğu yönünde bir kanıtın mevcut olmadığını öne sürdü.
(Kaynak: www.haber.mynet.com, 20 Şubat 2011)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur.