5 aydır diyet yapıyorum. Belki uzun uzun yazarım ama yeri gelmişken anlatacağım kısaca; Medical Park’ın diyetisyenlerinden Gözde Ağca ile başladığımız program sayesinde 22 kilo verdim. Bir 10 kilo kadar daha vermeyi planlıyorum. Gözde Hocama bu vesileyle katkısı için çok teşekkür ediyorum. Umut ediyorum kısa zamanda o 10 kiloyu da benim bedenimden atacağız.

***

Diyet sayesinde sağlıklı beslenmeyi öğrendim, abur cubur, kola gibi şeyler hayatımdan çıktı

. Alkol yok denecek kadar az. Tatlı, pilav, makarna hatta bezelye, patates ve havuç da hayatımdan çıktı…

Az yiyorum sık yiyorum, yürüyorum, en önemlisi doğal besleniyorum

. Ama kolay değil, ekşi mayalı tam buğday ekmeği bul, zeytinyağının iyisini Aydın’dan Çanakkale’den iste, zeytinin tereyağının köyden geleni… Kaşar Kars’tan, yumurta Kandıra’dan Ersin abinin kümesinden geliyor. Ne yediğimi biliyorum.

***

Ben şanslıyım yine de. Ancak işlenmiş gıdanın çoğaldığı her şeyin pakete girdiği günümüzde sağlıklı beslenmek kolay değil.

Biz tüketicilerin ne tükettiğini bilmesi lazım...

Peki öyle mi oluyor. Elbette hayır.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yaptığı kontroller sonrası sattığı gıda ürünlerinde tağşiş ve taklit yapıldığı kesinleşen firmaları açıkladı.

Son tahlillerde 618 firmanın 1211 parti üründe taklit ya da tağşiş yaptığı tespit edilmiş

Tağşiş ürüne başka şey katılması…

Sahtecilik yapılan ürünlerin 18’i ilimizdeki firmalardan çıktı.

***

Mesela ilimizdeki bir firmanın ürettiği çikolatada sildenafil etken maddesi tespit edilmiş.

Sildenafil viagra üretiminde kullanılan bir etken madde…

Çikolatanın içinde…

Köfte satan firmaların köftesinin içinde kanatlı eti çıkmış. Kırmızı et diye tavuk artıklarını dolduruyorlar, sizin anlayacağınız.

Beterin beteri var…

Gurme kangal fermente sucukta kanatlı et, kangal fermente sucuk ile Macar salam hamur harcında da domuz eti tespit edilmiş.

***

Sağlığı tehdit eden ürünlere ayrı bir başlık açmak lazım ama bu ürünlerin tamamında tüketiciye saygısızlık ve hukuksuzluk var. Haksız kazanç var.

Sağlığa aykırı ürün değiller belki ama tüketiciyi kandırıyorlar.

Arkadaş, ürettiğiniz ürünün üzerine etiket koyuyorsunuz, “içinde şunlar var” diye yazıyorsunuz. O ürünün içinde de o yazdıklarınız olmalı, tam olmalı, başka bir şey olmamalı…

Şimdi bakanlık ifşa etti diye de kimse hayıflanmasın.

Biz tüketicileri sağlıklı beslenmek için kaf dağını aşmak zorunda bırakmayın

.

Bahar Hanımao açıklamalarıyakıştıramadım

Barış Pınarı Harekatı için iki gün önce şunları yazdım:

“Birileri gibi kan ve gözyaşı edebiyatı yapacak değilim. Birileri gibi de “savaş çıktı” karalamalarından muhalefet üretecek de değilim. Her askeri harekâtta biraz içim ürperiyor. Çocuklarımız gidiyor, bomba ve mermilerin üzerine… Kolay değil. Kolay değil ama devlet olmanın sorumlulukları da var. Türkiye’nin kendi güney sınırında tampon bölge oluşturması gerektiğini neredeyse 10 yıl önce söylemiş biri olarak Barış Pınarı Harekâtını yürekten destekliyorum. Malum iç direnç noktaları nedeniyle gecikmiş bu operasyon ile kendi güvenliğimiz için önemli kazanımlar sağlayacağımızı düşünüyorum. İnşallah bölgeye barış gelecek ve hayat pınarı yeniden akacak. Allah Mehmetçiğimizi korusun, ayağına taş değdirmesin…”

***

Bu benim görüşüm

.

Görüşümü açıklama ihtiyacı hissettim. Bunun üzerinden bir hassasiyet gösterme tartışması da yaşanıyor. Toplumun büyük bölümü önemli kurumların böylesi dönemlerde duyarlı olmasını bekliyor.

Kocaeli Barosu onlardan biri

… Baro böyle bir açıklama yapmadı. Ben açıklama yapmasını beklerdim ama yapmadı diye de bir derdim yok. Çünkü kurumların tavır açıklaması bir süreç işi. Ancak Kocaeli Barosu’nun böyle bir açıklama yapmaması eleştirilebilir mi, elbette eleştirilebilir. Sevgili Engin Şahin de Baro Başkanı Av. Bahar Gültekin Candemir’i köşesinde eleştirmiş.

Sonrası inanılmaz Bahar Hanım açmış ağızını yummuş gözünü

. İlk gördüm fotoşop ile bir şeyler yapılmış sandım ama gerçekmiş.

Bu öfke niye!

Gazeteci beğenmediğiniz bir şeyler yazmış olabilir, önemli bir kurumu temsil eden makamdaki kişi olarak duruşunuzu, tavrınızı o haber sitesine, o gazeteciye ya da derdinizi dinleyebilecek başka gazetecilere anlatabilirdiniz. Hakaret etmek size bir şey kazandırmaz.

***

Dün de yazdım, medyadaki dili sevmiyorum ama kimsenin medyaya hakaret etme özgürlüğü yok. Baro Başkanını kınıyorum. Keşke hakaret etmek yerine kendini anlatmayı seçseydi.

Ve tekraren söylüyorum:

Bizim meslektaşlarımız da hakaret içeren ifadelerle yazı yazmaktan vazgeçmeli…

Ve biz gazeteciler, herhangi bir meslektaşımıza hakaret içeren saldırılara karşı tek yürek olmalıyız.

Yeter artık.