İstanbul. Güzelim İstanbul. Dünyanın en güzel doğaya sahip metropollerinden biri. Onu görmeye biraz ara verince insan, özlüyor adeta. Ve, boğazın iki yanını içine alan o muhteşem manzarayı görmek, hissetmek için köprüden geçmeyi heyecanla arzuluyorsunuz. Evet sevgili dostlar, bizde öyle yaptık Tolga’yla. Hem İstanbul’daki işimizi halledecek, hem de özlem gidermek iyi gelecekti bana. Çünkü bu lanet korona nedeniyle uzunca bir süredir gidememiş, çok özlemiştim.
15 Temmuz Şehitler Köprüsüne varana kadar yakalandığımız feci trafik kargaşası canımızı sıkmadı değil, ancak başta dediğim gibi o köprüyü çevreleyen muhteşem görüntü tüm sıkıntılarımızı alıp götürüverdi. İzlemeye doyamadığım o eşsiz maviyle yeşilin buluştuğu tablo her zamanki gibi yine büyülüyordu beni. Tolgaya “ Canım, Kızkulesi nerede kaldı. Yoksa geçtik mi görmeden” diye seslendim. Çok severim Kızkulesi’ni seyretmeyi. Oldukça esrarengiz ve gizemli gelir bana. Bol bol hayal kurabilirim ona bakarken. “Yok, geçmedik bak şu taraftan gözüküyor” dedi. Neyse işlerimizi bitirdikten sonra İstanbul’un canlı ve renkli akışına bıraktık kendimizi. Akşamüstü İzmit’e dönerken arabada yorgun bir halde koltuğa gömülmüş interneti karıştırıyordum ki bir yazıyla karşılaştım.
Ne kadar enteresan bir tesadüf diye düşündüm. Sevgili Sunay Akın’ın değişik bir Kızkulesi hikâyesiydi bu. Yaşanmış bir hikâye. Tebessüm ederek okudum. Çok ilginç geldi bana. Yaşamın insana oynadığı oyun ve kendi arzusuna göre kurduğu bir plandı adeta. Benim ilk karşılaştığım ve çok etkilendiğim bu yazıyı okumamış olabilirsiniz. O nedenle sizlerle paylaşmak istiyorum. Eminim sizlerde çok ilginç bulacaksınız. Sene 1827. Almanya’nın Magdeburg şehri. Bu şehirde Ludwig Carl Friedrich Dedloid adında bir erkek çocuğu dünyaya gözlerini açar. Büyüdükçe huzursuzluk neymiş çok güzel anlar. Çünkü annesi ve babası sürekli kavga ederlermiş. Carl’ı çok seven yakınları bu kavgalardan etkilenmesin diye çocuğu bir yetimhaneye verirler. Carl 12 yaşına kadar yetim hanede kalır. Çok eziyet çeker, dayak yer ve artık kaçmaya karar verir. Bir gece yetimhaneden kaçar kaçarak Hamburg’a gelir. Bir gemide miço olarak iş bulur. Çok sıkıntılı 3- 4 ay geçirir. Miço olduğu gemi İstanbul Boğazından geçerken KIZ KULESİNİ görür. Carl, denize atlar ve Kız Kulesine kadar yüzer. O sıralarda Kız Kulesi cüzzamlıların kapalı tutulduğu bir minik adadır. Carl yakalanır ve Emin Ali Paşa’nın yanına götürülür. Paşa neden kaçtığını sorar. Dayaktan der, Paşa peki 3-4 aylardır denizdeymişsin. Neden İstanbul diye sorar. Çocuk Kız Kulesini gösterir. Bu kule yüzünden. Ben bu Kuleyi çok sevdim. Bu durum büyük bir haber olur. Almanlar çocuğu ister ama Emin Ali Paşa vermez ve himayesine alır. Adı Mehmet Ali olur. Askeriyeye gönderilir. Eğitimler alır. Ve sonunda Paşa olur. Artık ona Mehmet Ali Paşa derler. Çok başarılı bir askerdir. Birçok savaşta ve anlaşmada Osmanlıyı temsil eder. Bu arada evlenir. Dört kızı olur. Evlatlarından birinin adı Leyla hanımdır. Leyla hanımında bir kızı olur. Adını Celile koyar. Sonra Celile evlenir ve bir oğlu olur. Adını Nazım koyarlar. Nazım HİKMET. Yani Nazım Hikmet, 12 yaşında Kız Kulesine sığınan, adı Carl Dedloid olan, sonraki Mehmet Ali Paşa’nın torunudur. 1938 yılında okuduğu bir şiir yüzünden tutuklanır. Hem de bu şiiri yazan Ömer Deniz adlı askeri bir öğrenciyle birlikte. Hikâye bitmedi sevgili okurlar. Bakınız yaşam ağlarını nasıl kuruyor. Ömer Deniz 7 sene hapis yatar. Sonra hukuk okur. Ancak okul parasını çıkartmak için Fatih’te küçük bir oyuncakçı dükkânı açar. Tahta oyuncaklar yapar. Günlerden bir gün 7 yaşlarında bir çocuk dükkâna girer ve Ömer Deniz’e yanında çalışabilir miyim der. Ömer bu çocuğu sever ve “gel çalış” der çocuğa. O güne kadar hiç oyuncağı olmayan bu çocuğa Ömer amcası tahta bir oyuncak yapar. Bu her tarafı oynayan bir kukladır. Çocuk o kuklaları alır, okula gider ve ilk gösterisini yapar. Bu çocuk kimdir biliyor musunuz? Büyük usta Müjdat GEZEN ’in ta kendisidir… Ya sevgili okurlar. Nasıl buldunuz. Hayat ne garip değil mi?
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Hayriye Batur - Çok güzel bir yazı. Daha önce bu hikayeyi hiç duymamıştım. Çok beğendik. Teşekkğrler
Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.