Bir üst geçidin üzerinde, güneşli bir bahar günü, görme engelli biri dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine de yazılı bir tabela koymuş. Tabelanın üzerinde "DOĞUŞTAN KÖR" diye yazılıymış.
Bunu fark eden bir reklam şirketi yöneticisi bakmış ki hiç kimse dilencinin önünde ki şapkaya hiç para atmadan geçip gidiyormuş. Reklamcı bu olaydan çok rahatsız olmuş. Hemen dilencinin önündeki Doğuştan kör yazan tabelayı alıp arkasına farklı bir şeyler yazıp tabelayı olduğu yere tekrar bırakmış.
Ne olduysa ondan sonra olmuş.. Gelip geçen herkes tabeladaki yeni yazıyı okuyunca, başlamışlar dilencinin önündeki şapkaya, habire para atmaya....Anlaşılan sadece farklı bir cümle onlarca kişiyi etkileyip kısa sürede dilencinin şapkasının ağzına kadar parayla dolup taşmasına yetmiş...
O reklamcı tabelanın üzerine şöyle yazmış “Bugün çok güzel bir bahar günü ... Ama ben o baharı maalesef göremiyorum.” Bakın reklamcı bir kişinin engel durumunu farklı bir sözle ne kadar güzel anlatmış değil mi.
Hani halk arasında hep söylenen meşhur bir söz vardır. “Bir insanın bir konu hakkında ne söylediğinden çok nasıl söylediği önemlidir” diye. İşte dostlar bu kural aile içi iletişiminden tutunda hayatımızın her alanında geçerlidir. İmam Gazali’nin bir eserinde şöyle yazar “ Bir insan sabah uyandığında bütün azları dile seslenerek şöyle dermiş bak dil kardeş bizim selametimiz senin elinde konuşurken düzgün konuş ağzından çıkanı kulağın duysun” derlermiş. Yunus Emre’de bir şiirinde derki “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz.” Onun için söyleyebilmek ile söylemeyi bilmek arasında çok fark vardır.
İnsanların gönlünde açılıp da kapanmayan tek yara dil yarasıdır. Hani büyüklerimiz derler ya bıçak yarası kapanır da dil yarası kapanmaz diye. Hakikaten çok doğru bir sözdür. İnsanlarımızın en çok hata yaptıkları an öfkeli oldukları andır. Tabiri caizse bir kişi öfkeli anında karşısındakine ağzına ne gelirse söylerler. Fakat öfkesi geçtikten sonrada söylediği sözlerin bu defada pişmanlığı başlar. Hadi bakalım ondan sonra düzelt düzeltebilirsen. Hani bu hususta söylenen çok güzel bir atasözümüzde ” Öfke gelir göz kızarır, gider bu seferde yüz kızarır” diye ne güzel bir söz değil mi. Araştırın bakın bugün işlenen cinayetlerin edilen kavgaların kırılan kalplerin hep sonunda büyük pişmanlıklar vardır. Ama maalesef son pişmanlık fayda etmiyor. Çünkü olan oldu ölen öldü bir kere.
Hz.Ömer bir gün Kabe-i Muazzama’nın karşına geçip ey kutsal kabe yüz kere yıkılsan seni her seferinde tekrar yaparım ama bir kişinin kalbini kırarsam onu bir daha kolay kolay yapamam diyerek dinimizde de kalp kırmanın ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatmak istemiştir. Yüce Allah insanlara iki kulak bir ağız vermiştir. İki dinleyip bir söyleyelim diye herhalde. Bir kişiye övme ile sövme arasında bir harf oynuyor ama anlam olarak ne kadar farklı değil mi? Derler ya düşünmeden söylenen bir söz nişan almadan ateş etmeye benzer diye çünkü nereye isabet edeceğini kestiremezsiniz.
Onun için aman ha dostlar kırılan bir vazoyu ne kadar yapıştırırsanız yapıştırın eskisi gibi olmayacağına göre kalbini kırdığımız bir kişiden ne kadar özür dilesek de eski samimi arkadaşlığı ve dostluğu asla olmayacaktır. Gelin şu ölümlü dünyada kardeşçe yaşayalım bu çok mu zor değil ama maalesef şu nefis denen melanet yakamızı bir bıraksa gerisi kolay olacak ama ne hikmetse hepimiz bu konuda bir türlü başarılı olamıyoruz.. Bakın değerli dostlar artık hem dünyadaki Müslüman ülkeler hem de Türki devletler, hem de bizler aramızdaki ufak tefek siyasi farklılıklarımızı ve kırgınlıklarımızı bir kenara bırakıp kardeşlik bağlarımızı artırmak zorundayız. Çünkü dünyanın gidişatını hep birlikte izliyoruz. Cumhurbaşkanımızın BM toplantısında yapmış olduğu konuşmada ısrarla dünya barışının bozulmaması için her konuda yardımcı olmaya Türkiye olarak hazırız dese de maalesef teknoloji ve silah üstünlüğünü elinde bulunduran emperyalist güçler az gelişmiş ülkeleri sömürmeye ve onlara silah satmak için durmadan savaşları körüklemeye devam ediyorlar. Değerli dostlar onun için demem o ki şu an tüm dünya mazlumlarının tek umudu olan Türk milleti ve devletinin dimdik ayakta durması için her türlü farklılıklarımıza rağmen birbirimizi sevmeyi ve kardeşçe yaşayabilmeyi başarmak zorundayız çünkü unutmayın dünya üzerinde bizim için başka bir Türkiye yok.
Herkese iyi hafta sonları.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.