Dünyada koronavirüs kabusu önlenemeden devam ederken, ülkemizde de salgın tehdidi aynen sürüyor. Ancak halkımız son günlerde yine ipin ucunu kaçırdı sanırım. Ülkenin her yerinden gelen haberler bunu gösteriyor bizlere. Evde kalmanın en büyük sıkıntısını çeken 65 yaş üstü vatandaşların mantıklı düşünenleri, artık dışarı çıkmak istemiyorlar inanınız. Sokaktaki kuralsızlık ve adamsendecilik onları çok ama çok üzüyormuş. Üzüntülerinin diğer bir sebebiyse bu salgını yeniden hortlatacakları ve evlatlarının veya torunlarının hastalığa yakalanacağı korkusu. Anneler ve tabiatıyla babalar böyledir işte. Ölüm kendilerine ne kadar yakın olursa olsun, onların düşündüğü önce evlatları, sevdikleridir anlayacağınız. Ahhh hele de analar. Bu duyguyu anlatmak, tarif etmek, dışarı vurmak zor. Hem de çok zor. Onu itip kakılan, dövülüp, canına kıyılan kadınlar bilir ancak. Evet kadınlar. Bu covit 19 sürecinde sanki unuttuk onları. Ne halde oldukları düşüverdi gündemden. Ta ki yaşanan kadın cinayetleri duyulana dek. Sanki o vicdansız caniler birden çıkıverdiler ortaya. O nedenle bu haftaki yazımda tekrar KADIN demek istiyorum. Ne yazık ki bir bebeğin kız olarak dünyaya geldiğinden sonra başlayan bir serüven bu. Kız olmak, kadın olmak ve anne olmak. Aslında doğanın bir canlıya sunabileceği en üstün ayrıcalık, en değerli armağan ANA olmak. Buna rağmen, belli bir kitlenin değiştirilemeyen acı kaderi. Kadın olmak. Anne olmak. Ne yaşı son bulur gözde, ne de yara iyileşir yürekte. İtilir, kakılır. Dövülür, satılır. Üstüne kuma getirilir, sokağa atılır. Tecavüze uğrar, yine suçlusu kadın sayılır. İşte gerçek bu. Kadınımızın yere göğe sığdırılamayan kutsiyetine! yakıştırılan genel bakış açısı. Zaman geçiyor, dünya gelişiyor ancakkk, kadın ikilemi sürüp gidiyor ülkemizde. Hatta dünyada. Birkaç günde kaç kadın cinayete kurban gitti.? Kaç kadın onu sevdiğini söyleyen bir erkek tarafından kurşunlandı. Ve evlatlarının gözlerinin önünde katledildi. Ölen öldü gitti. Fakat ölmeyen, hem bedeni, hem de yüreği yara bere içinde olan kadınlar ne olacak.? O vahşi adamın tekrar gelip onu yaşamdan ve sevdiklerinden koparacağı gerçeğini bilmiyor mu.? Tabi ki biliyor. Çevresindeki herkesten çok biliyor. Vee, onu korumaları için yalvarıyor. Ne kadar acı değil mi.? Ben bu makaleyi küçük bir farkındalık yaratmak için yazmak istedim. Bu vesileyle sahte kadın günlerine, sahte anneler günlerine olan tepkimin de arkasındayım. Bu arada sizlere yıllar öncede yazdığım gerçek bir kadın hikayesi geldi aklıma. Bu yaşanmış hikayede “Kız olmak, kadın olmak, anne olmak” ne demekmiş gayet iyi anlıyor insan. Onu bir daha hatırlayalım ne dersiniz.? Haydi o zaman. İşte bir kadın, bir anne hikayesi.
“ O ANNE “ Şehirden yüksek, şirin bir dağ köyünde, zemherinin soğuğunda dünyaya gözlerini açtı. Dünyaya ayak bastığı andan itibaren çileyle geçecek hayat onu bekliyordu. “Kız, erkek arasında ayrım yapılmasına müsaade edilseydi, ben kız çocuklarını tercih ederdim” diyen bir Peygamberin ümmeti olmasına rağmen peş peşe kız çocuğu olunca öfkelenen, bundan sonrakiler erkeğe dönsün diye ablasına “Döndü” adını koyan, gene kız çocuğu olunca kızgınlıkla adı “Yeter” konulan bir kız çocuğu. 1942 yılında gece meydana gelen Çorum depreminde kız çocuğunu bırakarak, oğlan çocuğunu alıp kurtarmaya çalışa bir babanın kızı. İlkokula başlayıp, ancak okulun yıkılmasıyla üçüncü sınıftan itibaren okuma imkanı bulamamış kız çocuğu. Eşi rahmetli olmuş ve üç çocuğu bulunan köy muhtarıyla evlendirilmeye karar kılınmış bir küçük gelin. Babanın karşısında iki kelam edemeyen ancak, söz kesildiğinde ve ortadaki kadınların halini bildiğinden anasına “Ana, izinnamemi alın, ne olur” diye resmi nikah isteyince “İzinname alınca O….. mu olacaksın?” denip sopa yiyen ve deyip diyeceğine bin pişman olan İmam nikahlı bir çocuk gelin. Zamanla, üç çocuğu olduktan sonra, üzerine “kuma” getirileceğini duyunca kocasına “ Ne olur, üç çocuğumun üzerine getirme, düzenimizi bozma, ben sabredemem” diye eşine günlerce yalvardı. Ağladı. Sonuç alamayınca, kuma gelecek kızın ailesine yalvaran bir anne. Evine kuma geldiğinde dayanamayıp babasının evine giden ancak anasının sahiplenmesine karşın babasının “ Çocuklarını at öyle gel” teklifi karşısında “ Ben yavrularımdan ayrılırsam yaşayamam. Ne olur baba, yavrularım yanımda olsun ben bağ, bahçede durmadan çalışırım” diye babasına yalvaran o anne. Babası kızmasın diye fazla fazla çalışan, sofraya oturmaya çekinen ve çocuklarını da oturtmayan “Yavrum, dedenizin yanında sofraya oturmayın da bize kızmasın. Ben size sonra saklı getiririm” diye gözyaşları içinde “Allah’ım sen beni çocuklarımdan ayırma, babalarına da akıl fikir ver” duasını tekrarlayıp duran o anne. Üç yıl sonra eşinin aklının başına gelmesi mi, yoksa dualarının kabul olması mı bilinmez, üzerine sünger çekip evine dönmesini isteyen aracıların çağrısıyla “ Rabbim sana şükürler olsun. Çocuklarım yuvasına tekrar kavuşacak” düşünceleriyle şükreden o anne. İlçede çocuklarının okumasını sağlamak için merkebe odun yükleyip, bir elinde yoğurt, bir elinde yumurta yükü, 4-5 saat yürüyerek çocuklarına getiren o anne. Her gecenin nehari, her kışın baharı vardır sırrınca, eşi rahmetli olduktan sonra evlatlarını meslek sahibi yapan ve onların gözü gibi koruduğu, sevip saydığı değerli bir anne. Eşinin rahmetli olmasından sonra yaşadıkları acıların yarattığı kin ve nefret bir anda “ İnsanları acı hatıraları kadar, hiç bir acı birbirine bağlayamaz” sırrınca öz ve üveyliğin bittiği ve seksen yaşlarına yaklaşan kumasıyla yan yana oturunca mutlu olduğu, yemek yiyip, çay içtiği, sohbet ettiği, annelerden biri o. Evet sevgili okurlar. Bu bir kadın ve sadece garip bir anne. Ancak ne yazık ki, yaşam hikayesiyle bin kız, bin kadın, bin ANNE..
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.