Türkiye ile Katar arasındaki ilişki ‘kazan kazan’ üzerine kurulu

Türkiye ile Katar arasında yaşanan anlaşmalar ülke gündeminin birinci sırasında.
Muhalefet kanadındaki eleştiri dozu yükseliyor.
Hükümet ise eleştirileri püskürtmeye çabalıyor…
Aslında bu ilişkilerin temelinde, derinliğinde konu çok daha başka bir boyutta.
Türkiye’nin İMF’ ye gitmesini isteyenler kurnaz bir tilki gibi İMF heyetleriyle otel odalarında CHP heyetiyle yaptıkları ve amacı Türkiye’yi zora sokmayı amaçlayan toplantılar yapmışlardı.

Aslında Katar ile Türkiye’nin ilişkilerinin temeli kazan kazan anlayışına dayanıyor…

Mesele şudur; swap işlemleri ticari işlemler üzerinden yapıldığı için faiz belasına da bulaşmıyorsunuz.
Türkiye bu yıl artı büyüme sağlayacaksa bu Katar ile yaptığı swap anlaşmasının bunda çok önemli bir rolü vardır.

Geçtiğim ay bu sütunda Stephan Cowey’in ‘etkili insanların 7 alışkanlığı’ adlı bir yazı dizisi kaleme almıştım.
Orada ‘kazan kazan’ ilkesinden söz etmiştim.

Şimdi size biraz yakın geçmişten söz etmek istiyorum. Katar devleti bundan iki yıl önce büyük bir işgal tehdidi ile karşılaştı.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliğinin başını çektiği bazı ülkeler Yemen’de yaptıkları gibi Katar’ı işgal etmek istediler.
Katar zor durumda kaldı. Bu operasyonu Amerika destekliyordu.
Fakat Katar devletini bu işgal girişiminden Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin yardımı ve duruşu kurtarmıştır.
Katar’a her türlü askeri yardımı yapmış, ordusuna eğitim vermiş Katar’ın işgalinde caydırıcı küresel bir güç olmuştur.

Katar, Türkiye’nin bu yaptıklarını unutmamış ‘kazan kazan’ anlayışıyla Türkiye’ye ekonomik anlamda her türlü desteği vermiştir.

Katar aynı zamanda Müslüman bir ülkedir. Bu konuda yapılan yorumlar ve ordumuza yapılan itibar suikastı tamamen siyasidir ve tanzimattan bu yana batıya uşak olmayı tercih eden bir grup mandacı ve ezik zihniyetin stratejisidir.

Aslında bu Müslüman ülke düşmanlığı, bu yapılar için babalarından gelen bir öğrenilmişlik, çaresizlik halidir.
Ya da 20 yıldır iktidara gelemeyenlerin kızgınlıklarının bir yansımasıdır.

Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesinin Katar devletine 200 milyon dolara devredilmesi büyük sorun oluşturdu.
Ancak unutulmamalı ki Katar Devleti İngiltere Borsası'nın da yüzde 10'luk hissesini satın almıştır.

Çünkü Katar Müslüman bir devlettir bazı jakoben anlayış buna tahammül edememektedir.

Peki, şuna ne demeli?
Katar’a verilen hissenin geçen yıl bir Avrupalı yatırımcı kuruluşa devredildiğinde sesiniz çıkmadı.
Avrupalı olunca sesiniz kısılıyor neden? Düşmanına âşık olan kurumsal aşağılık psikolojisinden kurtulamadığınız için olmasın.

Ayrıca, Katar sadece devletle işbirliği yapmamış özel sektörle anlaşmalar imzalamış en önemlisi Ferit Şahenk’in sahibi olduğu Türk şirketi olan Doğuş Holding’e ait İstinye Park Hisselerinin devrine dair anlaşmayı imzaladı.
Bu anlaşmanın büyüklüğü 1 milyar dolardır yani Türkiye’ye 1 milyar dolar doğrudan yatırım girmiştir. Ayrıca iş adamı Fettah Tamince’nin Haliç Altın Boynuz Yatırımına ortak olmuş, ülkemize doğrudan yatırım girmiştir

Ferit Şahenk, Ulusalcıdır Atatürkçüdür. Ama şirketinin borçları nedeniyle bankalarla borçların yeniden yapılanması protokolü imzalamıştır.
Bir Türk girişimci olan Ferit Şahenk için Katar ile imzaladığı ortaklık protokolü sonucu sağladığı 1 milyar doların önemini düşünebiliyor musunuz?

Lütfen bu kurumsal atalet(tembellik, gevşeklik, uyuşukluk) halinden uyanın paranın rengi olmaz…

Aynı senaryoyu 28 Şubat 1997’de de yaptınız sermayeyi renklere ayırdınız. Toplumun bir grubunu dışladınız. Türkiye’yi ekonomik krize sokma pahasına bunu yaptınız ve bunun bin yıl süreceğini meşrulaştırmaya çalıştınız.

Ama topu topu 5 yıl sürdü ve buna tepki gösteren halk yeni bir iktidar getirdi ve bu iktidar 20 yıldır her girdiği seçimi kazanıyor. Ama sizler hep yerinizde saydınız hiç değişmediniz.
Çok yazık!