Zafer Mutlu’dan inciler!

Bizde bir halk deyimi vardır;
“Bir başkasını yargılamadan önce sor kendine; “Onun hikâyesinin, ne kadarını biliyorum” diye…

Ne yazık bizim insanlarımız bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyor.

Bir mesele hakkında bilgimiz yok, bilgi eksikliğimiz var ancak çok şey biliyormuşçasına konuşuyoruz, fikir yürütüyoruz.

Bilgi, statü, konum ve temsil noktasında üstün olanları kolayca eleştirmek gibi basiretsiz bir huya sahibiz…

Mesele, kültür ve bakış meselesidir.

Evet…

Köşe konuğum Sevgili Zafer Mutlu…

Nam-ı değer Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı…

Okuyucularım bilirler. Sevgili Zafer Mutlu’yu daha önce sütunda birkaç kez konuk etmiştim…
Sonuç olarak kendisi bu kentte temsil ettiği bir kitle var…
Temsil ettiği kitleye saygı duyduğum için konuğum yaptım(!)

Sevgili Zafer Mutlu, gelenek hale getirdiği mübarek cuma günleri basın toplantısı düzenliyor
Kent gündemi ve ülke gündemiyle ilgili görüşlerini açıklıyor…

Kent gündemi dediysek, kentin sorunlarına parmak basıp sonra da öneri sunan tarzda değil, sevgili Mutlu’nun kent gündemi ağırlıklı olarak bir türlü hazmedemediği Kocaeli Üniversitesi ve üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü’yü eleştirmekle sınırlı…

Ülke gündemiyle ilgili olarak da genelde iktidar partisini eleştirir.

Sevgili Mutlu, din endeksli bir siyasi partinin il başkanı.

Mübarek cuma günleri basın toplantısı düzenlemesini anlarım. İtirazım yok. Siyasi fikrine ve temsil ettiği kitleye saygı duyuyorum…
Siyaseten kendisi dışındaki diğer siyasi partileri de eleştirebilir. Buna da itirazım yok.

Ancak Kocaeli’nin “Bilim Yuvası” olan Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. SADETTİN HÜLAGÜ ve çalışma arkadaşlarının üniversite bünyesinde yaptıkları hizmetin ne olduğunu bilmeden burada görevli tüm sağlık ordusu ve bilim insanlarının hikâyesini anlamadan insafsızca eleştirmesine itirazım var.
Temelsiz olarak yapılan bu itirazlar ahlaki hiçbir yanı da yoktur.

Ben, ne üniversitenin ne de Rektörün veya çalışma arkadaşlarının savunucusu ve avukatı değilim. Onların kendisini savunacak her türlü bilgi birikimleri var.

Ben bir gazeteciyim. Toplumun bilgilenmesi için çalışıyorum. Toplumun yaşanan tüm gelişmelerden bilgilenmesi için görüşümü açıklarken, Zafer Mutlu gibi siyasetçilerin yanlışlarını da analiz etme görev ve sorumluluklarım vardır.

Sevgili Zafer’i bu sütun da sıkça konuk ediyorsam, kıymet verdiğimden dolayı değil, bir kitleyi temsil edip de bu kadar yanlış ve hata yaptığı içindir...

Sevgili Zafer, daha önceki aylarda olduğu gibi önceki gün de kendi sosyal medya hesabından Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü’yü yine hedefine oturtmuş, eleştirmiş.
 
Yaptığı paylaşıma eleştiri demek de doğru değil, 80 bin kişilik devasa bir bilim yuvasının başındaki üniversite rektörünü resmen küçümsemiş, itibarsızlaştırmış, basit göstermiş, alaya almış!

İşte o paylaşım;
  
“…60 kadar Alman aşısı gelmiş üniversiteye, 680 kadar da Çin aşısı.
Alman aşısını tercih edeceğini söyleyen rektör işi şansa bırakmamak için önce kendisine Alman aşısı yaptırmış.
Ne zaman, Kasım’ın başında...
Sonra ikincisini yaptırmak için gömleğini çıkarmış. Sonra ne olmuş, hazır elinde fırsat varken şehrin protokol listesini önüne almış ve tek tek arayarak aşıya davet etmiş.

Öyle anlaşılıyor.
Kendisi mülakatlarında söylüyor bunu.

Emniyet müdürü diyor, MİT başkanı diyor ama diyemedikleri de var.
Mesela kaç belediye başkanı, bürokrat, siyasetçi ve ne kadar iş adamı var.
Eşime, oğluma, kızıma ve gelinime de aşı yaptırdım dediğine göre sayın yönetici faz çalışmaları biten aşıları da mı kafasına göre yaptıracak.
Bunu kim takip edecek?
Bu yönetici, Kocaeli halkının ve imajının zarar gördüğünü düşünmüyor mu? Kentin mülki ve adli mercii bütün bunları bizimle birlikte görmüyor mu? Görüyorlarsa seyredip duracaklar mı?”

Bu sözleri sarf eden kişi; günlük 5 vakit namazını kılan, her namaz sonrası hidayete erdiğini, günahlarından arındığını sanan, din endeksli siyasi bir parti olan Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı Zafer Mutlu... 

Başa dönelim;

“Bir başkasını yargılamadan önce sor kendine; “Onun hikâyesinin, ne kadarını biliyorum” diye…

Sevgili Zafer’e şunu söylemek istiyorum;

Bir- Pandeminin başladığı günden bu yana üniversite hastanesi bünyesinde nelerin yaşandığını biliyor musun?
İki- Nelerin yapıldığında haberin var mı?
Tıp Fakültesi’nde bilim insanlarının çare aramak nasıl çırpındıklarını anlayabiliyor musun?
Üç- Virüs bulaşan hasta insanların peş peşe hastaneye getirdiğinde hem virüsten korunmak hem de hastaları hayata döndürmek için doktorların ve diğer sağlık ordusunun nasıl canlarını hiçe saydıklarına hiç tanık oldun mu?
Dört- kutsal bir görev yayan bu bilim insanlarının hikâyelerini biliyor musun?
Beş- Çok zor bir süreçte görevini yürüten, aşının nasıl bir sonuç vereceği henüz bilinmediği bir süreçte canını hiçe sayıp kendini denek yapan bilim dünyasının en saygın ismi olan rektörü eleştirmek, küçümsemek, alaya almak, itibarsızlaştırmak, temsil ettiğin siyasi parti ilkelerine uyuyor mu?

Dinimizde topluma hizmet eden, hele de küresel salgınlarda insanların canlarının emanet edildiği bilim insanlarına bu kendi fütursuzca eleştirmek var mıdır?

Ne diyor Hz. Mevlana;
“İnsanı ateş değil kendi gafleti yakar; Herkeste kusur görür kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan o sana öyle bakar…”