Sevmek ve sevilmek. Acaba dünya üzerinde bu iki eşsiz duygudan yücesi var mı? Mümkün değil biliyorum. Hiç bir maddi değerin satın almaya gücü yetmediği, hiçbir güzelliğin aksini söyletemediği ve hiç bir baskının silip atmaya kadir olamadığı bir duygudur SEVGİ. Vee eğer varsa ruhunda, her canlıyı, sevilmesi gereken her olguyu okşar, seversin. Hem de birilerini şaşırtıp hayretlere düşürecek biçimde ayırt etmeden seversin. Yani gönlü der ki o insanlara “Yaratılanı sev, Yaratandan ötürü”.
Ya sevilmek. Bu yalancı dünyada herkese nasip olmayan emsalsiz bir armağan. İnanılmaz bir lütuf. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar, bazı insanlar tadamazlar bu güzel duyguyu. Bir şey vardır sıcak gelmeyen. Bir şey vardır samimi gelmeyen. Ve sonuçta sahta bir tebessüm veya yalancı bir iltifatla bitiverir aradaki sevgi bağı.
Ben hayat serüvenimin karşısına geçip, her karesini ince ince gözden geçirdiğim zaman sonsuz mutluluk duyuyorum. Baktığımda gördüğüm ve ön plana çıkan olgu sevgi olarak görünüyor. Çünkü çocukluğumdan bu yana ruhumu acıtan her olayda sevgi okşadı saçımı. Derdi olan kim varsa önüme çıktı, belki çok fazla çözüm getirememiş olabilirim. Ancak sevgi çözdü bir çok problemimi. Sevgiyle bağışladım kalbimi kıranı. Yani sevgimin karşılığında bol bol kazandım sevilmek denen iç huzurunu.
O nedenle sevgiyi ve sevilmeyi çok fazla önemsiyorum. Yaratanın her kuluna sevip sevilmeyi nasip etmesini diliyorum. Zaten eğer severseniz, sevilirsiniz. O yumuşacık gönülle de hiç kimseyi kıramaz, darılamaz, kaba davranamazsınız.
Bunları içimden gelerek, sevginin sihrine inanarak yazdım. Bir çok olay yaşadım sosyal hayatımda. Bu yaşadıklarımla oldum, piştim. İnsanı okumayı öğrendim. Sahteyle gerçeğin arasındaki farkı gözlerinden keşfettim. Ve, uzun zamandır kiminle sevgi alışverişin de bulunmam gerektiği bilmecesini hata yapmadan çözebiliyorum. Arkadaşlarıma da hep söylerim. Eskiden büyüklerimiz, arkadaşını, dostunu, seni seveni sevmeyeni anlamak için onunla yolculuk yapmalı, yemek yemeli, bir kaç gün aynı ortamda olmalı gibi nasihatler de bulunurlardı. Tabi ki çok doğru. Ama zamanımızda bu kadar denemeye gerek kalmadı inanınız. Eğer biraz hayat okulunda dirsek çürüttüyseniz bir kaç saat içinde ak mı, kara mı anlarsınız. İnsan denen canlının alacası her ne kadar içinde de deseler, bazı durumlarda dışarı çıkıveriyor anlayacağınız. Neyse adeta idare lambası olmak için gelmiş olanlarda var dünya ya. Hep idare ederler ortalığı. O darılmasın, aman bu kırılmasın. Ya yanlış anlarsa. Diye, diye insan idare etmek kaderleridir sanki. Eh ben de onlardan biri sayılabilirim. Tek değişik yanım, baktım olmuyor ve zamanı geldi arkasından değil de yüzüne söylerim yanlışlarını. Ve selamı kesmesem de samimiyetimi ve içliğimi bitiriveririm o kişiye karşı. Bence bu fena bir yaklaşım değil galiba. Haklı bir durum yaşamış veya maruz kalmış olup da bu tavrı takındıysam asla burkulmaz yüreğim. Neden böyle yaptım sözünü asla duymaz kulaklarım. Keşke dost bildiğim kişilerde bana karşı böyle dürüst davransalar. Keşke onlara ters gelen hareket ve tavırlarımın nedenini bana direk söyleseler. O zaman hem dağ dağa küsmüş meselesi ortadan kalkar, hem de yanlış anlamalar doğru yolu bulur. Sizlerle 28 yıla yakın zamandır bir çok konuyu paylaşmanın haklı sevincini yaşıyorum. Ve bu bir alışkanlık haline geldi inanınız. Dertleşip içimi döktükten sonraysa bir rahatlıyorum ki sormayın. Ohh bee, oh diyorum. İyi ki de varsınız canlarım. Biliyorsunuz hayatımın 27 yılında sizlerle paylaştığım, ancak kendimin bile çoktan unuttuğum o günün olaylarından oluşan yazılarımla güzel bir kitap çıkarttık ortaya. Defalarca yazdım. Orada herkes kendisinden bir şey bulabilir dedim. İyi de, ben sevgili okurlarımda, canım dostlarımdan, yani gerçek sevgi dolu yüreklerden çok şey buldum bu kısacık bir kaç gün içinde. Bu vesileyle yine bu köşeden hepsine çok teşekkür etmek istiyorum. Beni her kanaldan defalarca aradılar, kutladılar, en önemlisi de kitap istediler. En kısa zamanda güzel bir imza günüyle birlikte olacağız. O gün de beni yalnız bırakmayacağınızı biliyor ve hepinize sıcacık kalbimi yolluyorum.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.